24 Ağustos 2017 Perşembe



2017 ALADAĞLAR SKY TRAİL 45K


'' I will come again & conquer you because as a mountain you can't grow, but as a human, I can.'' 
Edmund Hillary


12 Ağustos 2017 Cumartesi günü Alağlar Sky Trail de koşacak, 45km+ mesafe katedip, 3700mt+ yükseklik kazanacaktım. Bu derece yüksekliğe daha önce çıkmamıştım. Vücudumun vereceği tepkilerden emin olamıyordum. Bir süredir Eskişehir de antreman yapıyordum. Her ne kadar patikalarda vakit geçse de yükselti kazanımım çok zayıftı. İşi biraz mental mücadeleye biraz da ilk kez katılmanın vermiş olduğu toyluğa bıraktım. Mesafenin miktarını düşünerek kendimi teselli ettim, bir şekilde biteceğini ve farklı bir deneyim olacağı aşikardı. Perşembe günü Eskişehir ekibi ile yola çıktık. Öğleden sonra Aldağlar ı ilk kez gördüğümde ilk hissettiğim his ürpertiydi.

Aracın camından Aladağlar..

İlk işimiz dağ evine yerleşip üzerimizi değiştirip koşturmaya çıkmak oldu. Kaya tırmanışçılarının başlangıç olarak kullandığı bir patikaya attık kendimizi, zemin epey zorluydu. Bir süre sonra eğim arttı, zemin stabilliğini kaybetti, ellerimizi kullanarak tırmanmak zorunda kaldık. Maceramız bir duvar ile son buldu, ona tırmanmaya niyetlensek de inme fikri hoş gelmemişti. Günü akşam yemeği sonrası kafa fenerlerimizi test ederek tamamladık. Ertesi gün biraz yükseklik kazanıp vakit geçirmek için kendimizi dosdoğru dağlara doğru vurduk. Yarış rotasının finishe yakın kısmını bir miktar takip ettik. Ardından yükselti kazanmaya adadık kendimizi.. Bol çarşak, bol kayalık, basması durması zor zeminlerle mücadele ederek bir gölgeye sığındık. Hava yukarı çıktıkça serinliyor ve sessizleşiyordu. Yalnızca 1000mt+ civarı yükselti kazanmamıza rağmen manzara epey tatmin ediciydi.

Yaklaştıkça daha da büyüyen dağlar
Cuma günü antremanı, toplantı ve malzeme sonrası dinlenme periyodu beni en çok strese sokan bölümdü. Herşeyimi hazırlayıp sabah 4.30 da başlayacak yarışa hazır olmam ve dinlenmem gerekiyordu. Titiz bir hazırlık sonrası yatıp parkuru haya etmeye başladım. Yükselti beni zorlayacaktı, gücümü korumalı ve büyük tırmanışlardan sağ çıkmalıyım diye düşündüm.
12 Ağustos Cumartesi sabah 4.30 da yarış start aldı. Kafa fenerimin ışığında yola çıktım, kendimce bir tempo ile önce stabilize zeminde epeyce yol aldık. Bir noktada patika başladı, işte eğlence oradan sonra start aldı.

Eğim grafiği
Batonları aralıksız kullanmaya tempolu bir tırmanış ritmi yakalamaya çalışıyordum. Stabil başlayan patika zamanla stabil çarşak halini aldı. Eğim arttı, adımlar yavaşladı. Kafamı kaldırdığımda yukarılarda parlayan kafa fenerleri görebiliyor ve tırmanmam gereken yükseltiyi görünce zihinsel olarak ağır bir yük ediniyordum. Bir noktada kafa fenerimi kapattım ve başımı öne eğdim.

goshots


Nefes kesen tırmanış bitmek bilmiyordu. Batonları spontan olarak sağlı sollu kullanmaya başlamıştım. Patika s harfi çizerek yukarı doğru uzanıyordu. Çelikbuyduran istasyonu zirveden önceydi. Orada bir miktar soluklanıp tırmanmaya devam edecektim. Gün doğumu ile etraf aydınlanmaya başlamıştı. Fakat dağın karanlık tarafındaydım. Ürpermeye başlamıştım. Düşünceler hareketler her şey yavaşlamaya başlamış gibiydi. Yükselti çarpmaya başladı diye düşündüm. Çelikbuyduran patika kenarına kurulmuş, mini bir istasyondu. Hayal ettiğimden epey farklıydı. Otomatik olarak ağzıma bir şeyler tıktım. Sularımı doldurdum. Elim ıslandı ve inanılmaz bir biçimde üşümeye başladı. Isınabilmek adına zirveye doğru yola koyuldum. Tırmanış bitmemeye inat ediyordu.
Güneş ışınlarına ilk temasım ile rahatladım. Dağ eteğinin diğer yüzünde zirveye tırmanan bölüm vardı. Başımın döndüğünü hissediyor ve ekstra dikkat ederek ilerliyordum. Birkaç adım daha ve Emler zirvedeydim... Her şeyin en yukarısında gibi, en tepedeydim. Manzara nefes kesiciydi. Fakat fotoğrafa zaman yoktu. Yola koyuldum. Birkaç tehlikeli iniş sonrası kendimi yer çekimine bıraktım. Tozlukların da verdiği güvenle kendimi çarşakta kayak yapar gibi hissediyor ara ara batonlarla manevra yapıyordum. İnişte hızlanmaya başladım, hızlandıkça iyi hissediyor, iyi hissettikçe bir süredir unuttuğum keyif duygusu tekrar beliriyordu. Yükselti azaldıkça yeniden doğmuş gibi oldum. Kontrol noktasına son sürat girdim. Biraz karpuz ve kola sonrası stokları yenileyip yol koyuldum. Nispeten düz patikalarda yol aldım. Hız oyunları ile keyifle giderken karşıda yarışın ikinci en yüksek noktası, MTA, belirdi, tabii eteklerinde koşucu grupları ile birlikte. Kafamı önüme eğip müziğe ihtiyacım var diye düşündüm.
Zihin oyunlarına başlayarak tırmanmaya başladım. Kimi noktalarda bacaklar gitmeyi tırmanmayı her şeyi bırakmayı istedi, beyin izin vermedi. Bazen de tırmanmaktan yorulan beyin isyan etti, batonlar işi inada sürükledi. Kafayı kaldırıp bakmak işleri kolaylaştırmıyor, gelecek güçlükler konusunda sizi endişeye sürüklüyordu. Tek dayanak olan batonlar ile zirveye ulaşınca biraz su içip nefes kesen manzarayı seyrettim. Ardından kendimi iniş yollarına bırakıverdim tekrar.
İçimde kilit altındaki çocuk inerken yine meydandaydı. Zemine pek aldırış etmeden adeta serbest düşüş yapıyordum. En ufak hata, yüzlerce takla atarak ciddi bir düşme olabilirdi benim için.
Bu kısımlarda Maden Yayla ya kadar biraz çıkıp biraz inerek nispeten stabil bir zeminde ilerledim.Yarışın tadını çıkarıp biraz da çevreye poz vererek devam ettim.


Maden Yayla da biraz su alıp hızla yola koyuldum. Yarışta geriye epey meşhur bir tırmanış olan Davlumbaz kalmıştı. Öncesindeki istasyon kritikti iyi beslenmek için bir fırsattı. O noktaya kadar enerji kısmaya gerek yoktu. Elimden geldiğince hızlanarak sıcaktan bir an önce kurtulmak adına ilerledim. Saatin ilerlemesiyle sabah üşüyen ben şimdi adeta kavruluyordum.

goshots

goshots
Karagöl de biraz çorba, biraz karpuz biraz da kola içerek depoyu yeniden doldurdum. Sırada en kırıcı bölüm vardı. Davlumbaz da malesef batonlar sizin yardımınıza koşmuyor denilmişti, çoğu yerde ellerimizi kullanmamız gerekeceği belirtilmişti. Çaresizlik en üst seviyeye gelecekti. Her uzuv ile ilerlemeye çalışacaktık. İstasyon sonrası parkur ciddi biçimde kayalık hale geldi. Batonları kullanmak nispeten zorlaştı, fakat pes etmedim. Kayalar üzerinde ilerledikten sonra ileride gözüken eğim bir an olsun aklınızı başınızdan alsa da, asıl problem zemindi. Önce iri kayaları aşmak için mucadele ardından bastığınız her yerin kayması ile mücadele.. Batonlar fazlalık haline dönüverdi. İkisini tek elime alıp aynı anda saplayarak destek almaya, bir yandan da kayalık duvarı elimle tutup çekerek kendime bir bouldering- koşu karışımı bir teknik yarattım. Önce tutunacak yeri belirle, kavra, batonları sapla ve ilerle!.. Bu taktik ile epey umut vadedici bir tempo ile tırmandım. Sandığımın aksine, muhtemelen el desteğinin etkisi ile ayaklarım bacaklarım pek yenik duruma düşmedi. Hatta bir bakıma keyif vericiydi. Kafamı kaldırdığımda mola veren, dehşete kapılan koşucuları görebiliyordum.

davlumbaz ile maceram

Son noktalarda artık batonlar da bir kenara kalktı, olay bouldering, free solo ve daha da arttırabileceğiniz birçok branşın karışımı halini aldı. Zirveye ulaştığımda yine derin bir nefes aldım. Geriye doğru bakıp okkalı bir küfür savurdum. Aşağı doğru koşturmaya başladım, artık bol bol iniş olacaktı. Zirveler sonrası delirmiş inişimle yine iş başındaydım. Son istasyona uzun bir yol vardı. Çoğunlukla stabil patikalardan iniş ağırlıklı olan bu kısımlarda iyice gaza bastım, önümdeki grupla tatlı bir çekişmeye giriştik. Çok rekabet edecek konumda olmasam da iyi bir tempo ile o güzel dağların arasından hızla aşağı iniverdim. İstasyonda çok oyalanmadım, biraz stokları yenileyip minik bir tırmanıştan bir geçitten geçip tekrar inmeye başladım. Patika yine stabil ve akıcıydı. Bu noktadan sonra hep bir gün önceki antremanda dönüş kısmını koştuğum bölümleri aradım. Dağların eteğinden kıvrıla kıvrıla döndük,  Sola doğru olan bir kıvrım sonrası dağların dağ evine bakan yüzünü farkettim, Dönüş yoluna girmiştim. Bayrakları takip ederek bir gün önce koşmanın güvencesiyle son kmlere emin adımlarla giriştim. Sıcak bunaltıcı haldeydi. Bir miktar suyu üzerime dökerek giderek yaklaştığım dağ evine doğru son bir atağa kalktım. Patika bitip asfalta döndü, alkışlar eşliğinde finish çizgisini geçiverdim.

Aladağlar Sky Trail kendi kayıtlarıma göre 09.34.42 de bitirmiştim. Tırmanışları ve yükseltisi ile gerçekten nefes kesen bir organizasyondu. Yıl içinde bitirdiğim, zorlanma seviyesi en yüksek yarıştı. Bittiğinde enerjim olduğunu hissetsem de asıl mesele koşmak için kalan enerji değil, o derece yüksekliklere çıkaracak tırmanış enerjisiydi. Yüksekliğe uyumun ne kadar önemli olduğunu deneyimlemiş oldum. Ciddi yükseklik kazanımı olan tırmanış antremanlarının önemini en belirgin anlayabileceğiniz bir yarıştı. Ekipman olarak tozluk kullanımını şiddetle tavsiye ediyorum. özellikle inişlerde büyü avantaj sağladı. Trail türü bir ayakkabı kullanmak zemin açısından çok önemli, sert ve kırıcı bu zeminde kendi güvenliğiniz be başkaları için buna dikkat çekmek gerekir. Organizasyon mükemmel bir titizlikle çalıştı. Dağlarda bu derece yükseltilerde güvenliği sağlamak güçtü. Bunca gönüllünün titizlikle hazırlanması ve yarışı kazasız belasız yönetebilmiş olması takdire şahan. Dağ evi ve organizatör ekip büyük teşekkürü hak ediyorlar. Umarım gelecek yıl aynı kalitede devam eder, ülkemizin gözde yarışlarından olmaya devam eder. Gelecek yıl görüşmek ümidiyle Aladağlar !


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder